Hıdırellezden Yunus Emre’ye

            Bu önsöz yazımı konusuyla uyumlu özel bir günde Hıdırellez gününde yazmanın benim açımdan önemi yüksektir.

Bu bilgileri öğrenmemde, fikirlerimin oluşmasında ve gönül dünyamın genişlemesinde üzerimde emeği olan Babam Kamil Özdağ’a Annem Semiha Özdağ’a ve bugünlere gelmemizde dayanışma içinde olduğumuz hocalarıma büyüklerime, abimlere ve  kardeşlerime, aileme teşekkürü borç bilirim.

            İşte insan hayatını aydınlatan meşalelerden biri de Yunus Emre hazretleridir.

  Yunus Emre Karamanımız, ülkemiz ve Dünyaca ünlü çok önemli hak ve halk şairi, mutasavvıf hayatı ve eserleri ile önemli bir şahsiyet. 

Ülkemizin, Karamanımızın, insanlığın bir değeri, Dünyanın bir değeri. Yunus Emre kişi olarak, Yunus Emre tarih olarak, Yunus Emre’nin bir dizesi üzerinde derinliğine düşünülüp bir kucak kitap yazılabilen bir değer.

            Sarı Çiçekle bilinen divanı ve içeriği ile zirveleşen Yunus Emre’yi  şahsı ve eserleri ile derinliğine incelemek gerekir. 

Her insan bir dünyadır; kapısını bulabilmek şifresini açabilmek ve gönlüne girebilmek, tanıyabilmek herkese nasip olmaz.

İşte Yunus Emre hakkında derinleşmek, işte Sarı Çiçek anlatımıyla ilgili derinleşmek, ne anlattığını tam anlayabilmek, o anlattığı, meydana getirdiği fikre göre de yaşamak, işte asıl olması geren tamda bu.

            Karşınızdaki kim olursa olsun, konuştuğunun yazdığının anlattığının şifrelerini çözebilmek. 

Hani günümüzde dijital alemde bilgisayardaki bilgileri işleyen, derleyip analiz eden ve sonuç üretip ekranımıza çıkaran işlemci dediğimiz insan yapımı bir yazılım var ya işte o.

İnsan tanıştığı  konuştuğu kişi, tanıştığı kişiler ve yaşadığı olaylarla ve de ilgilendiği konularla alakalı şifreleri çözebilmeli.                   

Bunları analiz edip, sonuç çıkarıp  kendisi, toplum, çevre, dünya, insanlık için faydalı fikirler üretip hayatına aktarabilmeli.

            Hayatın ve insani sorumluluklarımızın farkındalığı içinde yaşamalı. 

            Rahmetli Babam Durhasan’ın Kamil Özdağ yöremizin esnaflarından biriydi. Rahmetli Babam ticarethanemize  çocuk götürmeye başladı. 

Rahmetli Babam alıp sattığımız gıda maddelerinin vasıf ve özelliklerini, ticaretin hususiyetlerini ve dünyaya nasıl bakılması gerektiğini, bilgilerin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini bir  öğretmen, bir eksper gibi öğretirdi. 

Rahmetli Hasan Dedem de bahçesi olan bir meyve yetiştiricisi, Rahmetli Dedem Allah rahmet eylesin ziraatçilerin özelliklerini bilen, uygulayan işine titiz ve dikkatli bir insanmış, ben çok çocuk yaşta vefat ettiği için çok tanımıyorum Hasan Dedemi

Benim Ahmet Dedem annemin babası rahmetli elektrik montörü imiş. Karaman’a elektrik üreten santralde montörlük yapıyor, yaptığı işin özelliklerini iyi biliyor, iyi tanıyor ve eğer o işine hassas davranmazsa Karaman’da elektrik kesiliyor. 

            Semiha Annem rahmetli gençliğinde terzi idi, çok genç kıza evimizde ders verip terzi yetiştirdi, meslek sahibi yaptı, titizdi.

            Kısaca yaptıkları işlere saygısı olan, işine hassas, titiz, yaptığı işe derinlik veren bir ailede yetiştim.    

            Bundan dolayıdır ki Rahmetli babamın kişileri tanıma, kişilik analizi, karakter analizi, vücut dili okuma konusundaki küçük bilgi kırıntıları ile iş ve sosyal hayatımda karşılaştığım kişilere derinliğine bakmasını, şifrelerini çözmeyi ve rahat diyalog kurmayı öğrendim. 

            Demek ki yaşamın ve yaşananların sorumluluğu ve farkındalığı içinde olmalıyız.

            Hani bakmak var – görmek var, dinlemek var – anlamak var. Öğrenmek ve öğrendiklerimizden derleme yaparak fikir üretmek var.

            Onun için Yunus Emre’ye bakarken onun penceresinden bakıyorum. Onun kapısından dünyasına girmeye çabalayıp onu anlamaya çalışıyorum, onun kodlarını çözmeye çalışıyorum, onun şifrelerini çözmeye çalışıyorum. 

Sarı Çiçekle ne anlatmak istemiş, acaba bize burada hangi nasihat, hangi ders var onu görmeye, onu anlamaya, onu yaşamaya çalışıyorum.

             İşte okullarımızda, üniversitelerimizde çocuklarımızı, gençlerimizi bilgi yükü ile yüklemenin yanında kullanım manuelini de öğretip,  öğretilen tüm bilgileri nasıl işleyeceklerini ve onlardan nasıl faydalı fikir üretip çevresine, mesleğine ve insanlığa ilmi, fikri ve ürün hizmet üretimi yapacaklarını öğretmeliyiz.

            Benim önce kendime, gençlere ve çevreme tavsiyem şudur ki;

Sadece bakmayın, baktığınızı derinliğine görünüz, 

Sadece dinlemeyin anlayınız, 

Anladığınızı yorumlayınız, 

Sorgulayın,

Analiz ediniz, 

O konunun içinden bir çıkarım yaparak hem kendinize, hem çevrenize, hem topluma, hem insanlığa faydalı icraata dönüştürün.

            İşte Sarı Çiçek bize tüm canlıların eşit olduğunu, çevreyi anlatıyor, çevreciliği anlatıyor.

Yunus Emre bir Sarı Çiçekle aslında bütün Dünyaya çevrecilik mesajı veriyor. İşte bugün dünyanın geldiği çevresel sıkıntılar, karbon salınımları ve iklimsel ısınma Sarı Çiçeklere dikkat etmemenin sonucudur. 

            Peygamberlerimizden biri olan Hazreti Süleyman’ın Kur’an daki 

kıssasında canlılarla, hayvanlarla konuşuyor, tabiat olaylarını yönlendiriyor.

Bu kıssada anlatılanlara derinlik verecek olursak tabiatın nimetlerini, bitkiler, hayvanların, birbirimize olan faydalarını ve canlıların birbirine muhtaciyet zinciri ile yaratıldığını, Hz Süleyman’ın canlılarla fiili diyaloğu ile bize örnek olarak gösteriliyor.

            Burada öğreti şu; onlarla bereler yaşamamızı ve birbirimizin özelliklerini değerlendirmemiz gerektiğini, canlılarla barışık yaşamayı sürdürülebilir birlikte yaşamın bir gerekliliğini anlatıyor. 

            Dolayısıyla işte okumak – anlamak, bakmak görmek. Çağımızda dijital alemde işlemci, bilgisayar diski bilgilerle yüklü, ancak bunları değerlendiren, bunları analiz eden, derleyip toparlayan ve önümüze bir rapor gibi sunulmasını sağlayan bir işlemcidir. İnsan beyni de işlemci gibi çalışır, hadiseleri, olayları, konuları, öğrendiklerini birbirine bağlayarak onlardan bir çıkarım elde edip, o çıkarımı faydalı işlerde, faydalı konularda, faydalı alanlarda kullanmamız gerekir.  Kendimizde saklamamamız lazım. İyi anlamak gerekiyor.

Rahmetli Babam yine bize iyi bir esnaf olduğu için, yörenin iyi bir esnafı olduğu için insanları analiz etmek, insan davranışlarını analiz etmek ve insanları iyi tanımak gerektiğini, yaptığı işi iyi tanımak gerektiğini öğretmişti. İşte ne zaman elime bir kitap alsam okusam, ne zaman bir insanla tanışsam ve sohbet etsem, ne zaman bir ortama girsem mutlaka ve mutlaka orada derinleşmek gereği hissederim. 

            İşte cevizi gördüğünüz zaman ağacını görebilmek, zeytin çekirdeğini gördüğünüz zaman, zeytin ağacını ve onun yüzyıllarca köküyle, gövdesiyle serüvenini düşünebilmek, ondan bir anlam çıkarabilmek çok kıymetli. 

            İşte işlemeli bir mobilya gördüğümüz zaman onun ustasını görebilmek çok kıymetli, mobilyaya bakıp onun ağacını görebilmek tüm bunlara bakıp kainatın yaratıcısını ve yüceliğini tahayyül etmek, dünya hayatımız ve ahiret hayatımız için çok kıymetli.

            Dolayısıyla şunu demek istiyorum; gördüğünüz, okuduğunuz, dinlediğiniz, yaşadığınız şeylere anlam veriniz. Hiçbir şey tesadüf değildir, karşılaştığınız bir olay, yaşadığınız bir durum, önünüze çıkan bir vaka tesadüf değil size bir şeyler anlatıyor, tabiat size bir şeyler anlatıyor, bitkiler size bir şeyler anlatıyor, insanlar bize bir şeyler anlatıyor, hayvanlar bize bir şeyler anlatıyor. Ama dinleyene, anlayana, yorumlayana, çıkarım yapana. 

Bu cümlelerden olarak ben şöyle diyorum ki; sadece yaşamış olmak İçin yaşamayın, yapmış olmak için yapmayın, yaptığınız şey olun, içselleştirin o olun, insanlara karşı böbürlenmek yerine yaşamınızla örnek olacak şekilde hem yaşamınızı, hem işinizi daha özenle yapmanın gururunu ve güvenini yaşamaya bakın.

Hepinize sevgiler, saygılar, muhabbetler sunuyorum.

Sami ÖZDAĞ
5 Mayıs 2022

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir